Kıvılcımlı Külliyatı – Yol 3 – PARTİ’DE KONAKLAR VE KONUKLAR

PARTİ’DE KONAKLAR VE KONUKLAR
YOL’un ilk iki kitabında, önce yazma gerekçesi, sonra da dönem öncesi ve dönemin ekonomik durumu tahlil edilmişti. Bu üçüncü kitaptan itibaren gözünü ve sözlerini parti içine çevirir Kıvılcımlı. Parti’de Konaklar ve Konuklar’da Parti’nin başlangıç dönemleri ayrıntısıyla incelenir, değişik dönemlerde Parti’ye katılan ve ayrılan değişik eğilimler değerlendirilir. Parti yürüyüşüne katılıp yürüyen veya yürüyüşü bırakanların sınıf karakteristikleri üzerinde durulur.
Kitabın ilk bölümü olan İlk Yol Gösteren Kazıklar bir önceki kitap olan Yakın Tarihten Birkaç Madde’nin devamı niteliğindedir adeta. 19. Yüzyılın başlarından itibaren dönem dönem ekonomik ve sosyal yönlerden incelenip karşılaştırılır. Bu karşılaştırmalardan sonra Cumhuriyet Burjuvazisi döneminin Rus Çarı II: Nikola dönemi ile madde madde karşılaştırılmasına girişilir. Daha birinci ve ikinci maddelerde kesin bir tavırla açıklar Kıvılcımlı
“1) Biz biliyoruz ki, emperyalizm döneminde cumhuriyetle hükümdarlık arasında pek fark yoktur. Her iki sistem de bir oligarşinin azınlık grubu elindedir.
“2) Her iki sistem de işçi sınıfının tam bağımsız olmak şöyle dursun, yarı bağımsız bir hareketine bile dayanamaz. Ancak polis hafiyelerinin emrinde, devrimci işçileri avlamaya yarayan lonca bozuntusu işçi örgütlerini bizzat kendisi kurmaya özenir. (Parti’de Konaklar ve Konuklar s. 12)
Ekonomik ve siyasi baskı ve zulüm yöntemleri arasında da NikolaII dönemiyle epey benzerlikler bulduktan sonra devrimciler açısından bakılır duruma bu kez:
“Leninizmin doğuşundan bugüne kadar 30 yıl geçmiş bulunuyor. Şimdi Leninizm, sosyalizm konağına ulaştı. Türkiye’de Marksizm-Leninizm ilkelerince dövüşen bir hareket ve örgüt var. Biz bunun temsilcileri ve bireyleriyiz. Türk burjuvazisi Rus burjuvazisini 200 ile 50-60 yıl geriden izledi. Acaba Türkiye proletaryası Rusya proletaryasını kaç yıl geriden izliyor?
“Bir kere bu ara, yani Leninizm 30 yıldan beri varolduğuna göre en çok 30 yıl bir gerilik sayılabilir ki, burjuvaziye göre işçi sınıfımızın yolu yarı yarıya kısalmış demektir. Fakat bu yolda Leninizmin Leninizm olarak yaptığı mücadele konaklarından hangilerini geçtik? Bugün hangi yerde konaklamaktayız?
“İşte önümüze koyup ilk çözeceğimiz sorun budur. Konağımızı bulursak ileriye doğru gidişimizde artık çevreyi yoklayarak, körün değneği gibi değil, ufukları görenler gibi sıçraya sıçraya ilerleyebiliriz. (age. S 14-15)
Başlangıç Konak ve Konukları: Ütopizm
İkinci bölüm olan bu başlıkta yine Rusya karşılaştırmalı 2 bölüm var. 1) On beşler (Mustafa Suphi ve arkadaşları), 2) Halk İştirakiyyun Fırkası (Anadolu sosyalizmi).
Onbeşler bölümü; “Mustafa Suphi ve yoldaşları, Marks’ın Paris komünarları için dediği gibi “göklere sıçrayan kahramanlık” timsalidirler. Tıpkı gene Paris komünarlarını kasıp kavuran sınırsız “saf çocukluk” niteliklerine kurban olup gittiler.” (Kitap, s. 21) diyerek başlar değerlendirmeye. Gerek o günler gerekse günümüz için önemli eleştiriler içeren ve çok önemli dersler çıkarmamızı öneren bu bölüm başlı başına bir özet aslında.
Dört başlıkta sıralanan eksiklikleri özetleyen bir paragraf aktaralım:
“Demokratik Burjuva Devrimini Proletarya Devrimine çevirmek için, ülke dışında ipten kazıktan kurtulmuş bir alay herifle, burjuva paşalarının ikiyüzlüce ve kahpece vaadlerine çocuk gibi kanarak harekete geçmek yeterli midir?
“En küçük bir siyasal örgüt, kitleyle en basit temas olmaksızın, Onbeşler hangi sosyal gücü temsil ederek ve o güce dayanarak burjuva gibi kancık ve zalim bir sınıfla el ele verebilirdi? Burjuvazi, Onbeşler’in elini, onları Karadeniz’in dibine indirmek için tutmaz mıydı?” (Kitap, s. 25)
Onbeşler’in bozgun gerekçeleri de yine 4 başlıkta sıralanıp yorumlanır. “1- Dünya ölçüsünde devrimde sırf dış yedek güçlere dayanmak”… 2- Bir ülke ölçüsünde nesnel ve gerçekçi olmamak… “3- Öncü ölçüsünde gizli faaliyeti hiçe saymak”… ve “4- Örgüt yokluğu” olarak sıralanır ve şu cümlelerle biter bölüm: “Onbeşler olgun bir proletarya örgütü anlamında örgüt değildi. Bir dalga, bir hücum kıtası, akıncı bir deli seldiler… Geldiler ve geçtiler.” (Kitap, s. 27)
Ütopizm konaklarından olan Halk İştirakıyyun Fırkası da aynı eleştiri süzgeçlerinden geçirilir. Kelime anlamı “sosyal demokrat” olan Halk İştirakıyyun, onbeşler bozgunundan dersler çıkarmıştır ama yeni, başka ve daha zararlı bazı hatalara düşmekten kurtulamayacaktı. Halk İştirakıyyun’un hata ve eksikleri de 5 başlıkta toplanır: “1- Teorik kofluk… ”2- Taktik boşluğu… “3- Sınıf kaygısızlığı… “4- Örgüt yokluğu… ve “5- Meclis kakavanlığı” olarak belirlenir ve bunlar ayrıntılandırılır. Sonuç olarak da:
“Özetle:
“1) Halk İştirakiyyun’da ve Ankara komünizminde gizlilik neden yoksuldu? Çünkü parti genel olarak tüzük bakımından, özel olarak üye bakımından yoksuldu. Parti üyece neden yoksuldu? Çünkü örgüt teorisi yoksuldu.
“2) Halk İştirakiyyun’daki Meclis kakavanlığı nedendi?
“Taktik boşluğundandı. Taktik boşluğu nedendi? Sınıf kaygısızlığındandı. Sınıf kaygısızlığı nedendi? Teori kofluğundandı…
“Böylece teorik sefalet Halk İştirakiyyunculuğu en berbat pratik sefalete ve bozguna düşürmüştü.” (Kitap, s. 46-47) Denerek bölüm bitirilir.
Aydınlıkçılık ve Gözlemcilik = Kuyrukçuluk Hazırlık Konak ve Konukları: Marksizme Doğru
Bu bölümde Marksizme doğru gelişen hareketin gidişatı içinde başlıca rolleri üstlenen Aydınlık grubu ki Kıvılcımlı’ca Legal Marksizm olarak tanımlanır. Kuyrukçuluk akımı, ekonomizmle illetli bir akım olarak belirlenir. Bu bölümle ilgili vardığı sonucu da şöyle yazıyor:
“Yolu şaşırmamak için konakları iyi tanımaya zorunluyuz. Onun için kuyrukçu ve denetçilerle Aydınlıkçı sapıklara -çünkü her iki akım sırasında Aydınlıkta da ortodoks Bolşevikler yok değildi. Burada ‘Aydınlıkçı’ deyince sapıkları hatırlıyoruz. Çünkü o konağa damgasını basan onlardı- Menşevik demeyeceğim. Menşevizmi hareket tarihimizin 1927’den önceki karanlıklarında değil, 1927’den sonra aydınlanan ufuklarda arayacağım.” (Kitap, s. 56)
Bundan sonraki bölümde Aydınlıkçılık ve Kuyrukçuluk özetçe bir daha incelenir ve mahkum edilir.
“Aydınlıkçılıkla gözlemciliği ayrı ayrı incelemeyeceğim. Bulunduğum yer için böyle bir inceleme güç olduğu kadar gereksiz bir iştir.
Güçtür; çünkü ikisinin de kökleri kadar meyvaları da, başlangıçları gibi amaçları da birbirleriyle sıkı fıkı kenetlenmiş haldedir.
Gereksizdir; çünkü, Leninizm bunlara karşı ayrı ayrı değil, topuna birden yaylım ateşi açarak mücadele etmişti.” (Kitap, s. 61)
Sonraki Bölümler
Kitabın bundan sonraki bölümlerinde de parti içindeki tüm sapmalar teşhir edilmeye devam edilir. Kurtuluş dergisi dahil, parti içinde resmi geçit yapmış olan bütün akımlar adlarıyla sanlarıyla değil, düşüncelerine hakim olan eğilimleriyle değerlendirilip bırakılır. Sadece adlarıyla saymak bile o dönem komünist harekete bulaşan sapıklıkların çokluğu hakkında fikir verir: Sapıklık, Siyasi Artçılık ve Pısırıklık, İlkellik (Primitivizm) Kangreni, Parti kaçaklığı, Adam olmak kaçaklığı, Karaktersizlik ve Satılıklık ve daha niceleri. Bunlar Kıvılcımlı’nın kitap boyunca teşhis ve teşhir ettiği eğilimler.
Unutmayalım ki tüm YOL serisi cezaevi şartlarında yazılmış eserlerdir. Buna rağmen alıntılardaki bolluk ve netlik dikkat çekicidir.
Kitabın başlarından bir alıntıyla bu tanıtımımızı bitirelim:
“Ben de burada işçi hareketinin tarihini değil, o hareketin bazen simgesel olarak, bazen ütopik, fakat sonunda bilinçli bir tarzda ifade edilişi demek olan Marksist hareketin en önemli kabartılarına işaret edeceğim. Bu sırada elde hiç bir somut belge bulunmadığına göre, salt bu hareket içinde yaşamış bir yoldaş sıfatıyla şimdilik yalnızca hatıraları derleyerek bazı karşılaştırmalarla hareketin ana hatlarını çizeceğim.” (Kitap, s. 9-10)
Sonuç olarak Parti’de Konaklar ve Konuklar, Türkiye’de Komünist hareketin başlangıç dönemlerinin resminin çekilmesidir adeta. Parti içinden ama Marksist objektiflikle çekilmiş bir resim.
Gelecek sayıda, PARTİ ve FRAKSİYON