İHTİYAT KUVVET; MİLLİYET, ŞARK(DOĞU) [KÜRT MESELESİ] (3) – Kürdistan’da Sosyal İlişkiler ve Sınıflar “Doğu Vilayetlerinin “namuslu” bir istatistiğini bulmak hayaldir.” (s.51) diye başlar bu bölüme Kıvılcımlı. Çok sınırlı verilerle oluşturmaya çalışır görüşlerini. Yine de çok çeşitli rakamlar kullanır. Ve şu genel sonuca varır ilk olarak:“Bu rakamlar sınıf ilişkileri bakımından tasnif edilecek olursa, şu neticeler elde edilir: 1 – Köylülük, 2 – Öteki sınıflar ve zümreler.. Ve bu iki cephenin karşılaşmasında, köylülüğün (Tarımcılar) adeta bütün ve yüce bir kitle hâlinde yükseldiği ve tüm nüfusun % 86.24’ünü kapladığı anlaşılır.” (s. 52)Bu kadar muazzam bir çoğunluğu oluşturan köylülüğün incelenmesi arkaya bırakılarak, öncelikle diğer tabakaların tahliline girişilir. Bu tabakalar, 1) Şehir ve kasaba küçükburjuvaları, 2) Tefeci ve ticaret kapitalistleri ve 3) Aydınlar ve devlet memurları olarak anılır. Daha sonra bu başlıklar teker teker ayrıntılandırılır. Bunların Kürdistan köylülüğüne veya Türk burjuvazisine olan yakınlık ve uzaklıkları da belirlenir. Örneğin:“şehir küçükburjuvaları, şehir burjuvalarından çok, zaten organikman ilişkili bulundukları Doğu köylülüğüne bağlı ve eğilimlidirler.” (s. 54) denirken, aydınlar için bambaşka bir tespit yapılarak;“Cumhuriyet burjuvazisinin, yerli halkı ezip soyuşunda maddi manevi ara vasıtası ve alet oluşunda… Hiç unutmamalı ki, Kemalizm Doğu Vilayetlerinde siyasi örgütünü bu aydınları avlayabildiği oranda kuvvetlendirir. Ve manevi nüfuzunu aynı zümreler ile propaganda eder. Şu halde Kemalizm, Doğudaki temelini iki direğe dayatıyorsa, direklerden birisi bu aydınlıktır. Cumhuriyet burjuvazisi, Doğuda iki bacakla yürüyorsa, bacağın bir tanesi aydınlıktır.” (s. 58) denilir.Nihayet, Kürdistan’ın burjuvaları diyebileceğimiz kesime gelinir:“Doğu Vilayetlerinde burjuva unsurları var mı? Var. Bu unsurların zümreleri nelerdir? Doğu Vilayetlerinin klasik anlamı ile “burjuva”dan çok “burjuvalaşan” unsurlar içinde egemen tip: Ticaret kapitalisti ile tefeci sermayedarıdır. Bu iki başlıca kategoriden sonra gelenler finans kapitalistler ve en belli belirsiz olanlar da sanayi kapitalistleridir. Sanayi kapitali burada hâlâ koza devrinde, el imalâthanesi aşamasındadır. Banka kapitali, Batı’daki rolüne Doğu’da da girişmek üzeredir.” (s. 59) Bu tespitlerin daha 1932’lerde yapılmış olduğuna dikkat çekmiş olalım.KÖYLÜLÜKKıvılcımlı bu başlıkta Kürdistan köylülüğünü iki ana bölüm olarak inceler: 1 – Genel olarak bey ve ağa denilen sınıf, 2 – Mahkûm köylülük. Ve yine asıl büyük kitle olan Mahkum Köylüleri geriye bırakarak öncelikle Bey ve Ağa bölümünü ele alır. Bir iki paragraf almakla yetinelim:“Ortaçağ Avrupasında iki çeşit derebeylik vardı: 1- Fani, 2 – Ruhani. Kürdistan’daki ağalık için de böyle bir sınıflandırma yapmak mümkündür. 1 – Seyidlik ve şıhlık (ruhani), 2 – Asıl Ağalık (fani). “ (s. 69)Bu tespitten sonra ruhani ağalık olan Seyidlik ve Şıhlığın daha ağır bastığını, bu iki tür ağalık arasında sürekli bir rekabet olduğunu özellikle Şeyh Sait İsyanı sırasındaki gelişmelerle örnekler. Bakalım:“O zamana kadar, pusuda yatan bu rekabet, Şeyh Sait isyanı ile birlikte, epey enteresan bir şekil aldı. Ve bir zamanlar Meşrutiyet burjuvazisi ile elele vererek Ermeniliği ekspropriye eden [mülklerine el koyan] Kürdistan ağaları, Şeyh Sait İsyanında da, ezeli yaradılışları gereği, Cumhuriyet burjuvazisi ile birleşerek, seyidliği ekspropriye etmeye teşebbüs ettiler.” (s. 70)Bu kesimler böylece özetlendikten sonra asıl büyük kitle olan Mahkûm Köylülük’e girilir.“Burada, Kürdistan nüfusunun hiç şüphesiz onda sekizini oluşturan büyük yığına, doğrudan doğruya temas ediyoruz. Fakat köylülük deyince, onun ağalıkla ilişkisini esas biliyoruz. Tezimiz de bu. Kürdistan köylülüğü deyince, başlıca dört tip göz önüne gelir: 1- İskan edilmiş köylüler; 2 – “Ameliye”ler; 3- Doğrudan ağa idaresindeki köyler; 4- Serbest (muhtarla idare edilen) köyler;” (s. 71)Burada sayılan her dört kategorinin de Kürdistan köylülüğü içindeki yerleri, sosyal ilişkiler içindeki durumları uzun uzun ve detaylarıyla anlatıldıktan sonra, İŞÇİ SINIFI VE KÖYLÜLÜK başlığına geçerken, anlatılanların sonucu olarak şu net belirleme yazılır:“Buraya kadar geçen açıklamalar, bundan sonra gelecek olanların da (göstereceği gibi) Kürdistan içinde eğer bir milli baskı ve bir milliyet meselesi varsa, bu mesele, özünde köylü mesele sinden başka birşey olamayacağını kâfi derecede gösterir.” (s. 83)Daha sonra da Kürdistan’a ilişkin strateji planı önerisine geçmeden önce sınıfsal konumlar yeniden özetlenir:“Buraya kadar geçen rakamlardan yuvarlak hesap bir netice çıkarmak istersek, Doğu Vilayetlerindeki sınıfların kitlece oranları şöyledir:“Mazlum köylülük: % 85; diğer küçük burjuvalar: % 7; şehir proleterleri: % 1.5; orta ve büyük ağalar ve beyler: % 1.5; aydınlar; % 2; şehir burjuvaları: % 0.5.“İşte Kürdistan’da, herhangi bir strateji planında rol oynayabilecek sınıfların birbirleri ile olan oranları aşağı yukarı ve yuvarlak hesap, bu rakamlarla gösterilebilir.” (s. 84) Ve Kürdistan proletaryasının, Kürdistan devrimindeki rolü:“Kürt proletaryası ne kadar yeni, siyasi mücadelede tecrübesiz ve örgütsüz olursa olsun, Kürdistan köylülüğüne kılavuz olmaya aday mıdır? Evet biz Kürt proletaryasının bu adaylığını yalnız nicelik oranı bakımından kestirebiliriz. Birisi (burjuvazi) % 0.5, ötekisi (beyler, ağalar) % 1.5 gibi oranlarda olan iki sınıf, köylülüğü isyana sürükleyebildi. % 1.5 gibi bir oranla, nicelikçe gerek Kürt ağa ve beyler sınıfları, gerek Kürt burjuvazisi sınıfından ayrı ayrı hiç de aşağı kalmayan Kürt proletarya sınıfı vardır. Eğer bu sınıf örgütçü ve mücadeleci kabiliyetini geliştirerekten Kürt aydınlarının ve de özellikle ve hele köy sadık “ameliye”si, aydının menfaatliğini ve emek beraberliğini temin edebilirse, Kürdistan’ın bağımsız siyasi ve sosyal kurtuluş dövüşünde, Kürt köylülüğünün en aldanmaz ve en kabiliyetli yoldaşı olabilir. Bu suretle Kürdistan’da Kemalist burjuvaziye ve kısmen Kemalizm’le sarmaş dolaş olmuş Kürt burjuvazisine, Kürt ağalığına karşı: Kürt köylülüğü + Kürt proletaryası (işçi sınıfı) + Kürt aydınları… Kürdistan ihtilâlinin stratejik ilişkileri böyle olabilir.” (s. 85-86)Bundan sonraki bölüm, Türk burjuvazisinin sömürgeleştirme stratejisinin incelenmesidir. Bu bölüm, 1)Ağalıkla Uzlaşma, 2) Ekonomik Sömürü ve 3) Siyasi Baskı başlıklarıyla incelenir ve sergilenir. Oldukça uzun olan bu bölümde (72 sayfa) sömürge sisteminin bütün belirtileri sergilenir. Ekonomik baskıdan iskan, tehcir, imha ve asimilasyon politikaları örneklerle göze batırılır. Bu bölümün tamamını özetlemek için Türk finans-kapitalinin isteklerini ve hedeflerini içeren bir paragraf alalım:“Kemalist burjuvazi, Doğu Vilayetlerini layıkı ile sömürebilmek için iki şeye muhtaçtı: 1 – Orada kendisine müttefik hazırlamak, 2- Oralarda kendisine ekonomik örgüt ve kurumlar kurmak. Bu iki işi, bildiğimiz gibi dünyanın bütün sömürgeci anavatan hâkim sınıfları öteden beri uygularlar. Bu iki kuşu vuracak bir tek taş vardır. Finans kapital hazretleri. Finans kapital sayesinde Kemalizm şu neticeleri elde edebilir: 1- Yerel değerleri finans kapitalleştirmek, 2- Finans kapital ile kaynaşan değerlere bağlı sınıf ve zümreleri, Kemalizmin kuyruğuna takmak, 3- Belli başlı değişim merkezleri demek olan vilayet merkezlerini, bu finans kapitalin nüfuz ve sömürüsüne uygun gelecek şekilde bezemek ve her türlü girişimleri, finans kapital emrinde toplamak; 4- Tarımı finans kapitalin emrine sokmak ve ilah… Herhangi bir anavatan, herhangi bir sömürgede, bu birbirinden çıkan neticeleri bir şebeke gibi yayamadıkça tutunamaz.” ( s. 109)Türk finans kapitali Cumhuriyetin ilk yıllarından beri Kürdistan’da bu taktikleri bazen aşırı zora da başvurarak uygulayagelmiştir.Kitabın bundan sonraki planı, Kürt halkının kurtuluş mücadelesindeki strateji ve taktikleri ve bu mücadelede TKP (o zamanki)’ye düşen görevlerin belirlenmesine ayrılmış. Onu da gelecek sayıda özetleyip kitabın tanıtımını bitirelim. Gelecek sayıda: Tepkiler, İsyanlar, Parti ve Doğu